Adnan YÜCEL Şiirleri - ACININ RENGİ

ACININ RENGİ

ey acılara tat veren güzellik
Yüreğimize hoşgeldin
Geldin de
Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi
Artık ister dolu yağsın ömrümüze
İsterse kar
Biz ki bildikten sonra sevmeyi
Bütün sabahlar
Acı renginde olsa ne çıkar.

Adnan ÖZER Şiirleri - YOL ŞARKILARI ŞİİRİ


YOL ŞARKILARI

Geçiyor Balkan günlerim
bir elmanın nazik soyuluşunda.
Kalp de yaradır, diyor ayazda türküm
kanıyor her yola koyuluşumda.
Ölümün dişlediği bir meyveymiş geçmiş özlemi
çocukluğun çürüyüp yapışması deriye.
Ah, o kar fısıltılı bahçeler
dedemi, amcamı, hele de babamı
çağırırlar mı geriye...

Trakya, nasıl ayrıldım senden
sıvalı kerpiç bacalardan duman tüterken.
Nasıl da camlarda kaldı süzgün gözlerin, akraba hayat.
Dur durak yok, bir daha siliyor evimi her seyahat.
Evsizin evini özlerim şimdi, eşikte gölgesiyle.
Ah o inatçı, gürlek meşeler
kökümü, omcamı, hele de ilk sevdamı
tutarlar mı biteviye...

Balkan içleri, bodur, kavi meşeler;
kuru bir öksürük içimde keder.
Bir karaduygundum ya, vereme kardım sonunda.
Canımın içini özlerim şimdi, üşüyen nefesiyle;
İstanbul dönmesem sana
dönmesem çirkin ekmek kavgasına
annemi aldın, süründürüp hastane kapılarında
bir karım vardı, dağ arpası saçlı, onu da aldın.
Dökülür şimdi ıslığım, ayazın ırmağına.
Ah, Trakya, kumru cumalar, üveyik cumartesiler ülkesi
cesedim dönecek elbet sana, göçmenliğe hatıra...


 Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - YENİ SEVDALININ SABAHI ŞİİRİ

YENİ SEVDALININ SABAHI

seher vakti
siliniyor yeryüzünün sürmesi gözünden
kırılıyor gökyüzünün camları
iğneler, ısırıklarla dolu
denizin yorgun kolları
şafak

gerdek sabahının pembe gelini
açıyor perdelerini
yellerin çiğden kanatları
ırgalıyor gülleri, zambakları

uyanıyor delikanlı
düşünü bitiremeden
- aşığım
diyor
- yanığım
savurup göğsünün sapını samanını



Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri -ŞAİRİN EMEKLERİ ŞİİRİ

ŞAİRİN EMEKLERİ

I

gece teninin en koyu tonuna ulaştığında
çöküyorum bir gölge masanın başına
gizlerini demek istiyorum gönlümün
kimseyi şaşırtmasa da
çalakalem mıncıklamak istiyorum orasın burasın
önümdeki dişi kâğıdın
ellerimin zekâsıyla başlıyorum
bir şeyler karalamaya

II

gece kara çarşafının altında
sevişiyor sinsi âşığıyla
- eziliyor atmosferin çimenleri -
çekip gidiyor o tanrısal hovarda
iliği boşalınca
ve yıldızlar, gökkurusu dadılar
dikiyorlar gecenin bekâretini
ışıktan iğnelerle


 
Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - SENİ SEVİYORUM ŞİİRİ

SENİ SEVİYORUM...

Seni seviyorum
çağladıkça coşan su
estikçe dellenen rüzgar
ekildikçe anaçlaşan toprak
öğütler bunu bana

seni severken
türküden türküye geçer ırmak
toprak yaz yağmurlarıyla oynaşır
öğle tozlarıyla dolanır rüzgar ufku
adınla uyarırlar beni

seni seviyorum
bağda çillenen salkım
dalda allanan meyva
öttükçe kendini tüketen kabakçı kuşu
öğütler bunu bana

seni severken
yaz güneşi şehvete boğar bahçeyi
kükürt adetleriyle solar bağ yaprakları
ballı incirde yaşar -bin bir cilveli- aşklarını
turunç gerdanlı kuşlar
haberler getirir sağdıçlarım
gül kurusu mektuplar

seni seviyorum
hayra yorulan düşler
ceviz sandıkta bekarlığının gül suları
taş yastıklarda zümrütüanka kuşları
öğütler bunu bana


 
Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - RÜZGAR DURDURMA TAKVİMİ ŞİİRİ

RÜZGAR DURDURMA TAKVİMİ

İnsan bir okyanus koymalı bazen arasına ayak izlerinin, sığınsa da kalbine gezerek ısıttığı karalar zalim kahramanı olmalı bütün terk edişlerin.

Çok görülmüştür kartalın kıyıdan döndüğü kaplanın yırtıcı merakıyla denizden yüzgeri ettiği, ama bir kere olsun erkek dediğin bırakıp ardında ata mezarlarını uzak volkanların kaynayıp söndüğü adalara gitmeli, adını söylesin diye bir taşın içinden evini yakan ateş.

Bilmeli dünya sevdalısı, kandadır ateş gemisi, kadının uykusundan biçilen yelken bezi yüzdürür meçhule gidenin kalbini.

Ah bir dedikodudur hayat sıkıntı verip huzuru vaadeden: Tek armağan uğurlanış sözleri.


 
Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - PAYLAŞILAN UYUM ŞİİRİ

PAYLAŞILAN UYUM

Ne zaman onur duysam yaza verdiğim ömürcükten
ve yalnızlığımı duyarlı bir duvarla paylaşmaktan;
ısınmış kuşlar getirir kibrit kutusu odalara
yalnız gelişinin izleri olan bir kadının ayakları,
kilimlere, çıplak betona dişi nakışlar,
güneşten artırılmış menevişler... atar.

Bilir gökyüzüne bakmaktan
ve evrenin yaratılış sırlarından korktuğumu.
Oturup diker yırtığımı, söküğümü
kadınlığının topraksı edalarıyla.
Bense erkekliğimin folkloruyla çalkarım
ona sunacağım dizeleri kafamda.


Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - MERMER ADASINA VEDA ŞİİRİ


MERMER ADASINA VEDA

Ayrılsam mı kavuşsam mı şaşırdım bu iskelede.
Kararsızlığın ortasında ihbar ediyorum belleğimi.
Tekrar ediyorum insanlığımı habire. Bir anda binip gemilere
uzak denizlerdeki mezarıma gidiyorum. Bir anda
vuruyorum rıhtıma
(Beyazlar giyindim; ipeğin ardında kırmızı patlamış
bir güneş akıyor etlerimden) .
Kışın anıları ve bu denizin dalgaları saklı saçlarımın uzayışında.
Söyle bana, yaşatmaya yazgılı mısın bu adayı;
beslemeye beyaz evleri
ve bir beton yengece benzeyen rıhtımı... yitirilişlerinle...
Ah, yitiriyorsun beni. Tutamıyorum mermerin güvenliğinde.
Yitiriyorum seni. Kalbim bir ada olmaz mıydı sana?

Gecikmiş zaman akşamı telaşla kaldırıyor sulardan.
Hızlı yunuslardan son bir tören.
Atıyorum kendimi gecenin kaplanına.
Parçalanışıma duyuyorum, bir türlü evcilleştiremediğim sevdam
seriyor etlerimi kayalar üstüne...

Ben bu kıyıda uyuyan kaplanım, üzdük sizi; artık
elveda!


Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - MEDRESE İSYAN (1) ŞİİRİ

MEDRESE İSYAN (1)

Düşlerimi "şerre" yoruyor bir deli kadın
korkuluğumu kaçırttı kargalar
dönecek bir evim yok
uzaklara atıyorum şapkamı

yüreğimi "hayra" yoruyor bir deli kadın
besmele kokuyor şiirim
duadır onlar sakalsız gençler için
-kim öpecek onları?
selâdır onlar kusurlu kızlar için
-kim sevecek onları?


Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - MEDRESE İSYAN ( 2 ) ŞİİRİ

MEDRESE İSYAN ( 2 )

"Kâinat" bölündüğünde ordaydım
bir soluk yaprak düştü payıma
arşa çıktım boynumun kuru dalından
deniz zambakları ektim gök bir yana

silin beni bu yaşamdan
silin silebilirseniz

beni katran, eski hint boyası
budak reçinesi
şair ve alçak

'Beşer' bölündüğünde ordaydım
hasta çocuklar düştü payıma
göğsümden indim öksüz düğünlerine
erikler kuruttum göbeğimin karışında
kılın beni bir rekâtta
kılın kılabilirseniz

ben şeytan ortağı
hasırcı bıçağı
şair ve alçak


 
Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - MARMARADA AKŞAM ŞİİRİ

MARMARADA AKŞAM

Çıkar gelir alacakaranlık
yeni sürülmüş tarlalardan
her adımda biraz daha yiten topukları
ve taflan külüne kokan elleriyle
çıkar gelir
her solukta bir dermansız hastalığın
iç kanamalarını çekerek sinesine

dalgalarda çözer
saçlarını alizeler
fosfor su yüzüne vurur
bir çağanoz çıkmak ister
göğsünün sarmal dehlizlerinden

ağır ağır yürür gece
taşlarında otlar bitmiş
Aspendos'un sahnesine
ve eski, alışkın bir oyuncu gibi
okur ceneviz gününden kalma tiradını

ak benekli gömleğini aranır
soğuk kıkırdaklarıyla ürpererek
kum engereği

çıkar gelir kutup yıldızı
ışıltılı bir pelerin gibi savurarak
samanyolunu
bağdaş kurup oturur
gök tapınağının mimberine

deniz / ah! o uçsuz bucaksız göğsünde
yeşil hareler oynaşan / deniz
gece dev bir çoban gibi
kara kepeneğiyle abanınca üstüne
çırpınıp bırakır kendini
vahşi bir aşkın öpüşlerine


 
Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - MAKEDON GÜZELİNİ ARAYAN ÇİNGENE ŞİİRİ

MAKEDON GÜZELİNİ ARAYAN ÇİNGENE

Anız yangınları sıçramıştı
Yaban güllerine

Başakçılara sordum
Sordum sordum sordum durdum

Tirşe gözyaşları düşüyordu
Cam göbeği göğsüme

Göçen avcılara sordum
Sordum sordum sordum durdum

Keten tarlasından geçtim
Soluk soluğa

Ahlatçılara sordum
Sordum sordum sordum durdum

Sazlı çatakta dolandım
Yeşil yareler içinde

Taraşçılara sordum
Sordum sordum sordum durdum

Yâr seni sordum
Onbaşılar kollarımı bağlıyordu

Uzakta taliga yollarında
Tekirdağın hanları yanıyordu

Hasanağa deresi Ergeneden
Karanfil sapları yolluyordu

Bohçacılara sordum
Yemen illerinden ipeklilere
Şam boncuklarına

Yâr seni sordum
Sordum sordum sordum durdum


 
Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - KİNE EZ? ŞİİRİ

KİNE EZ?

Bir devir aşk diye beni doğurdu
Aldı bedenimi Mağrip sıtmalarından
Nil diplerinden söktü ruhumu

Sisli denizlere açıldım bir zaman;
ne altın ne meyve,
yad olsun keşfettiğim kıyılar
Zamanın hayatla içlendiği çöllerde
bir çadırım olsun yeter
Ne göreceğim aynalarda
çağ bütünüyle yanılsama
İşkenceye alınıyor eşkalim:
Şehre yeni bir şamata
Gün gelmiş süslü satraplar ünlenmiş
kaç defa ay doladıysa göğsümü
kaç defa bulut püskürdüyse ağzım;
hileli bir rakam düşürdüler sorguçlarından
kadınlar, müziği halka sayan

Ey halk! Ey halk! diye çağırdığım
zaman haritasında körfezler gibi çekilen
hayale dalan rüzgârın önüne
sergiler ve dut yaygıları açan
insanlık eğrileri, ketenpere çömezleri

Yandım daha çağlasında bademin
Bahçeler gözüme yeni bir şöhret
özürün bir köşesinden öbürüne
kenar otu oldum, bir fiy û care
ben oldum, ben oldum
ben oldum da ne buldum Temmuz'un kınnabında
giderek lâl kafiye
göllere vehmedilen gül dolaklı şadırvanda
ama yine "gülün ölüm çağında".


Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - KIRLARA VEDA ŞİİRİ

KIRLARA VEDA

Gözyaşlarının gücü vardı eskiden
ırmak yüklü adamlardır, tuz katarlarının ardınca giden
gölgemizde damlaların bıraktığı izlerden
açılırdı hayal, tuzun sudan bukağısı çözulurken

Utanır arınırdık şehirde fazla kalmak suçundan,
akıl danışırdık yağmura, nasıl döneriz
evlerimize doğru yollarından,
nasıl fener yapıp kemiklerimizden, tütsüleriz
gecenin mor arılarını çıkınca kovanından.

Çoraksa gece, saçlarda yıldız, gözlerde yine yağmur,
sarı bir zaman dilimi gibi fenerler
(mum yanar, yağ dolanır, mumyalar toprağı çamur)
kandaki yaralar gibi gülün ağrıttığı dikenler,
ardımızdaki yoksul ve yerli bir söylenti...

Böyle yürürdük ateşli ekinler gibi menzilsiz,
Yoktu buğdaya un olmaktan ötesi
bulgur çeken kadınlardan doğduk ya biz;
güneşi taşta sırmalayan o kırıntı bilgeleri,
aya bakan sundurmalarda çatlak topkulu annelerimiz,
sıcak bağımsız, güleç mısırımız, dindar soğan tilmizleri;
topuklar, ah o topuklar ve kerpici terkedişimiz.

Kızıl toprak ve iri saman, yani Allah'ın harcı
gözyaşlarının gücüyle eskiden
serin eviçlerine sarı bir mahremlik sunardı,
yağmur bir dua gibi geçerdi pencerelerden,
yetim insan toprağın vicdanıyla doyardı.
Demem o ki, gözyaşlarının gücü vardı eskiden.



Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - KAFİLELER ŞİİRİ

KAFİLELER

Ne arıyorum çarşıda
tezgâhlardan düştü ellerim
ne alıp ne satmaya
uzun sokaklar düşlemek benim işim
yaza bakan, kireç boyalı
koştursun güneşin limondan atları
alkışlanarak
çırakların çürük lastik kokan nefesleriyle

kimin aslıyım ben
ne yüz oldum ne ayna
azdı gençliğim
aya doğru tutulan çarşaflar arasında
anladım hep aynı kadındır sokaklar
yokuşlar gevşemeyen orospular
ne pamuk ne de zambakla

tarih olsun diye geldim buralara
son kez Ferat'ta yıkadım saçlarımı
billûr çıkardım eskiden
daha sığ bir deniz için
koridorlara girdim sonra
büstlerin ezdiği zamanı kullandım

boşuna,
telâşlanmaz artık şehirli
yaka yırtıp ünlesem
göstersem
varoşlara sürtünerek geçen kafileleri

kafileler kafileler
barbar Atilla'nın taylarıyla çekilen
şehirler kuruldukça
uğraklar yitiren kafileler
geçerler yine de
varoşlara sürtünerek geçerler
'yeryüzü hep delikanlı' diye haykıran
yiğitlerle dolu kafileler



Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - GİZLEDİKÇE AŞK ŞİİRİ

GİZLEDİKÇE AŞK

Kışın soğuk balıktan günlerini sayıyorum ağımda.
O yaza hiç dönülmeyecek!
O başlatılmamış, o varsayılan ortasında yaşanmış sevda
yakılmamış bir mum gibi aklımda.
Kesik ağzıyla suları eğrilten
boğaza karşı durup da
oraların kuşu yalıçapkınını hecelemiştik
beyaz bir yelkenli gecesiyle sulara.

Kışın vurgusu açık, bağımsız bir ses,
esiyor bize değmeden, bizden almadan
hiç uğramadığımız bir yerlerden doğruca.
Uçuyor cinsiyetin kindar ağzıyla.
İbret olsun diye savuruyor
uzaklara bir meddücezir haritasını.
Ne uzanma, ne geri çekiliş;
biz varsayılanın ortasında
iki içine işleyen zaman,
iki uyurgezer nokta.

Şimdi sen bile bu şiir için
çeperleri kapanmış, kendi başına bir ses,
kışın soğuk balıklardan takviminde
sadece kendine dökülen bir yapraksın.

Yalıçapkını yeni bir sözcüğe uçuyordur şimdi
bilmediğimiz bir lugatta.


Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - DÜZ YANILSAMA ŞİİRİ

DÜZ YANILSAMA

Biliyor musun hangi düşte olduğumu? Hangi yıldızdan çekmeli
yerimi saptayacak ışık çizgisini?
Yeryüzünü karıştıranım ben; yeri bulunmaz artık
andığım eşyanın.
Yazdığım deniz nerde? Hangi bellekte köpürür böylesine?
Bir top kar olduğum dağlarda soluk gibi alıp verdiğim çığlık
içimi kürüyor, anıların karı geçiyor dışavurabildiğim
dağ silsilesinden

Yıllar sonra... sade yalnızlığım ben; hem gece hem müzik
insandaki zamanı şarkılayan. Sen öbür kulbu çınıltılı ağzıyla
suları ıslıklayan yalnızlık testisinin; hayatın (belki de benim
hayatımın) öbür ucu. Yuvarları dur yüksek çocukluğunun
sekssiz küresiyle
Seni kıracak sözleri kovmak için belki de bu cin kovma duası,
müslümanların Allahülayisi bu karaladıklarım.
Üstünler ve öterelerin
uyumunda rahatlar saçlarında sıçrayan sarışın maymunların
mistik uykusu. Sevgilim, yalnızlığımın bitip tükenmez çeyreğinde
en büyük zinam, ruhuma meraklı bir ruh, yüksekten
düşme korkusu,
gittikçe hızlanan hız, gözalabildiğince kız... Dinle bak,
kavuşuyor bir fırtına içinde iki kışkırtılmış ateş.

Siste kül olup dökülen bu sonsuzluk tutkusu kimlerin?



Yazar : ADNAN ÖZER

Adnan ÖZER Şiirleri - DIŞARDA TAŞLAR ŞİİRİ

DIŞARDA TAŞLAR

zamanın ve güneşin beslediği miskin bıldırcınlar,
erimiş kanatlar ve ayaklar,
rüzgarın uzun takvimi,
yitmiş kayıt çizgileri
en uzun ömürlü ağaçlarda.

Gel bana,
ömrüm kısa,
gün boyu toprağın sıcak mıknatısıyla
kurumuş, bedensiz bir gömlek gibi.
Sar göğsümü, sıvan sırtıma,
sen kaynamış sütün ince kabuğu,
inandır beni kendine
hem ağzından çıktı bir kere
'seviyorum' sözü
boşlukta başı dönen küçük bir nar fidanı gibi.


 
Yazar : ADNAN ÖZER

Abdurrahim Karakoç Şiirleri -YOLLARIN SONU ŞİİRİ

YOLLARIN SONU

Bilir misin hancı,bu güne kadar
Hanından kaç yolcu çıktı bu yola?
Sıladan gurbete giden yolcular
Kaç damla göz yaşı döktü bu yola?

Getirmeden bu yolların sonunu,
Kaç yolcu son durak yaptı hanını?
Kaç yolcu bu yolda verdi canını,
Ecel kaç yolcuyu çekti bu yola?

Akar bir oluktan beş dağın karı,
demişler adına 'hasret pınarı'
Şu mezarı gölgeleyen çınarı
Kimin için kimler dikti bu yola?

Kaç aşık bu yolda zaman eritti,
Kaç yorgun hanında terin kuruttu.
Bu taşlı yol kaç çarığı çürüttü
Kaç topuğun kanı aktı bu yola?

Yollar kıvrım kıvrım,dağlar sıralı,
Düşünürüm,yollar beni yoralı.
Kaç ceylan iniyor böğrü yaralı
Her gecenin seher vakti bu yola?

Ben bilmedim gitti n'olur sen söyle,
Bu yollar kararsız uzar mı böyle?
Yar için iç çekip,karşıki köyde
Hangi göz kaç sene baktı bu yola?..



Yazar : ABDURRAHİM KARAKOÇ

Abdurrahim Karakoç Şiirleri -YOL ŞİİRİ

YOL .

Hayat kapısından tek tek
Her giriş ecele doğru
Toprakta sürünür bebek
Her karış ecele doğru

İster yürü, ister bekle
İster çıkart, ister ekle
'Geç kaldım' diye gam çekme
Her varış ecele doğru

Ayaklar zemine değer
Analar yavrusun döğer
Kalpten damara kan yağar
Her vuruş ecele doğru

Yürü, koş, uyu, otur, kalk
Yukarı bak, aşağı bak
Dört yana dönmeyi bırak
Her duruş ecele doğru

Bir el yapar, bin el bozar
Gün alçalır, gün uzar
Önü kundak, sonu mezar
Her yarış ecele doğru



Yazar : ABDURRAHİM KARAKOÇ